NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَعُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
قَالَا
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
غِيَاثٍ عَنْ
ابْنِ
جُرَيْجٍ
عَنْ سُلَيْمَانَ
بْنِ مُوسَى
وَعَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
بِهَذَا
الْحَدِيثِ قَالَ
أَبُو دَاوُد
قَالَ
عُثْمَانُ
أَوْ يُزَادَ
عَلَيْهِ
وَزَادَ
سُلَيْمَانُ
بْنُ مُوسَى
أَوْ أَنْ
يُكْتَبَ
عَلَيْهِ
وَلَمْ
يَذْكُرْ
مُسَدَّدٌ
فِي
حَدِيثِهِ
أَوْ يُزَادَ
عَلَيْهِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
خَفِيَ
عَلَيَّ مِنْ حَدِيثِ
مُسَدَّدٍ
حَرْفُ
وَأَنْ
Şu (bir önceki 3225.)
hadis Müsedded ile Osman b. Ebî Şeybe, Hafs b. Ğıyas, İbn Cüreyc, Süleyman b.
Musa, Ebû Zübeyr (yoluyla) Cabir'den (de rivayet olunmuştur).
[Ebû Dâvud der ki: (Ravi)
Osman (b. Ebî Şeybe bu hadis'e ilâve olarak şu cümleyi) rivayet etti:
(Nebi (s.a.v.) kabir)
üzerine (yapılan binanın yüksekliğini bir karıştan fazla yapmayı ya da kabrin
kendi toprağı üzerine dışarıdan toprak) ilâve etmeyi de (yasaklamıştır).
Süleyman b. Musa (ise bu
hadise; kabir) üzerine yazı yazılmasını da (yasakladı, cümlesini) ilâve etti,
Müsedded (ise)
rivayetinde (kabir) üzerine (yapılan bina bir karıştan) fazla olamaz-
(cümlesini) zikretmedi. Belki de Müsedded'in bu cümlesi benim gözümden
kaçmıştır.]
İzah:
Tirmizî, cenâiz; Nesaî,
cenâiz; ibn Mâce, cenâiz
Her nekadar Musannif
Ebû Dâvud "Hz. Nebiin kabir üzerine yazı yazmayı yasakladığını Süleyman b.
Musa danbaşka rivayet eden olmamıştır" demişse de aslında Hz. Nebiin kabirler
üzerine yazı yazmayı yasakladığını Hakim en-Nisabûrî, Cabir'den; birisi, Hafs
b. Gıyas, İbn Cüreyc, Ebû Zübeyr yoluyla diğeri de, Ebû Muaviye, İbn Cüreyc,
Ebû Zübeyr yoluyla olmak üzere, iki ayrı yolla rivayet etmiştir. Bu hadis-i
şerifte, bir önceki hadis-i şeriften fazla olarak, Fahr-i Kâinat Efendimizin
kabirler üzerine gerek ölünün ismini, gerekse ölüm tarihini, gerekse
Kur'ân'dan bir âyeti veya Allah'ın isimlerinden birini yazmayı yasakladığı
ifade edilmektedir. Mezheb imamlarından dördünün görüşü de budur. Binaenaleyh
mezhep imamlarının dördüne göre de, kabir üzerine bir takım yazılar yazmak,
övünmeyi, başkalarına üstünlük taslamayı adet edinmiş kişiler tarafından
çıkarılmış bid'atten başka bir şey değildir. Ancak Hanefi alimlerinden
bazıları Rasûlü Zişan Efendimizin Osman b. Maz'un'un kabrinin başına bir taş
diktiğini ifade eden 3206 numaralı hadis-i şerife kıyas ederek "Süsleme
maksadıyla olmamak şartıyla ve kabrin bilinmesine vesile olması için kabrin
üzerine ölünün ismini yazmakta bir sakınca yoktur" demişlerdir. Ancak bu
hüküm hadisin genel hükmünü, kıyasla tahsis etmekten başka bir şey değildir.
Âlimlerin büyük çoğunluğunun görüşüne aykırıdır.
Hakim'in "Amel bu
hadis üzere değildir. Çünkü şarktan, garbe kadar müslümanların imamlarının
kabir taşlarının üzerinde yazılar vardır. Bu seleften halefe intikal eden bir
tatbikattan başka bir şey değildir" sözünü Zehebi "Herhalde, kabir
taşları üzerine yazı yazılmasına izin veren ilim adamları bu mevzudaki yasağı
görmemişler ve bunu yasaklayan hadisler onların eline geçmemiş olsa gerek.
Bunun seleften halefe intikal eden bir uygulama olduğu iddiası ise asla doğru
olamaz. Çünkü sahabe ve tabiinden birinin kabir üzerine yazı yazdırdığı
görülmemiştir" diyerek reddetmiştir. Bu konuda 3218 nolu hadisin şerhine de
müracaat edilmelidir.